Sağlık Çalışanları Neden Tükeniyor?
COVID-19 pandemisi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık sisteminin sınırlarını zorladı. Ancak bu sürecin en ağır yükünü taşıyanlar hiç şüphesiz sağlık çalışanları oldu. Günlerce uykusuz, koruyucu ekipmanlar içinde nefes almakta zorlanarak görev yapan sağlık çalışanları, salgın sona erse de yorgunluklarını üzerlerinden atamadı. Bugün geldiğimiz noktada, sağlık personeli haber kaynaklarında sıkça yer alan “tükenmişlik sendromu” ifadesi, sadece psikolojik bir kavram olmaktan çıkıp toplumsal bir soruna dönüştü.
Tükenmişlik, yalnızca fiziksel yorgunluk değil; duygusal boşluk, mesleki doyumsuzluk ve motivasyon kaybı ile karakterize bir durumdur. Pandemi sürecinde her gün ölümle yüzleşen, hasta yakınlarının öfkesiyle karşılaşan ve çoğu zaman kendi ailelerinden izole kalan sağlık çalışanları, bu travmayı hâlâ taşımaktadır. Hastanelerde yaşanan personel eksikliği, artan iş yükü ve düşük ücretler bu psikolojik yükü daha da derinleştiriyor.
Sağlık Çalışanları Neden Tükeniyor?
Tükenmişliğin temelinde birçok faktör yatıyor. Öncelikle, sağlık çalışanlarının üzerindeki iş yükü pandemiyle birlikte kalıcı olarak arttı. Özellikle kamu hastanelerinde her bir hemşirenin ve doktorun sorumlu olduğu hasta sayısı, uluslararası standartların oldukça üzerinde. Bu durum, sadece hizmet kalitesini değil, çalışanların ruhsal dengesini de bozuyor.
Bir diğer etken, sağlıkta şiddet olaylarının süreklilik kazanması. Beyaz kod sayılarındaki artış, çalışanların güven duygusunu zedeliyor. Her gün saldırıya uğrama korkusuyla çalışan bir hekim ya da hemşire, görevini huzur içinde yapamaz. Ayrıca pandemi sürecinde yaşanan sosyal dışlanma da unutulmadı; birçok sağlık çalışanı, toplumun bir dönem kendilerinden “virüs taşıyıcısı” gibi uzak durduğunu ifade ediyor.
Ekonomik faktörler de tükenmişlikte önemli bir rol oynuyor. Artan yaşam maliyetleri karşısında düşük kalan maaşlar, sağlık personelinin geçim sıkıntısını artırıyor. Özellikle genç doktor ve hemşirelerin yurtdışına göç etme eğilimi, bu durumun en somut göstergesi. Nitelikli personel kaybı, sistemde kalanların iş yükünü daha da artırarak bir kısır döngü yaratıyor.
Psikolojik Etkiler ve Toplumsal Sonuçlar
Tükenmişlik, bireysel bir problem gibi görünse de toplumsal etkileri oldukça geniştir. Ruhsal yorgunluk yaşayan sağlık çalışanları, istemeden de olsa hasta ilişkilerinde sabırsızlık, iletişim kopukluğu ve ilgisizlik gibi davranışlar sergileyebiliyor. Bu da hasta memnuniyetini düşürürken, sağlık sistemine olan güveni zedeliyor.
Uzman psikiyatristler, özellikle pandemi döneminde çalışan sağlık personelinde depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu oranlarının ciddi şekilde arttığını belirtiyor. Ancak bu alanda yeterli psikolojik destek mekanizması bulunmuyor. Kurum içi psikolojik danışmanlık hizmetleri çoğu hastanede ya hiç yok ya da sembolik düzeyde yürütülüyor.
Tükenmiş sağlık çalışanı, sadece kendi yaşam kalitesini değil, aynı zamanda hastaların güvenliğini de riske atar. Bu nedenle, tükenmişlik sendromu sağlık sistemi açısından da bir krizdir.
Çözüm Önerileri Umudu Yeniden Yeşertmek
Pandemi sonrası dönemde sağlık çalışanlarının iyileşmesi için çok boyutlu bir strateji gerekiyor. Öncelikle, çalışma sürelerinin insani düzeye çekilmesi, nöbet sisteminin yeniden düzenlenmesi ve iş yükünün adil şekilde dağıtılması büyük önem taşıyor. Ayrıca, performansa dayalı baskıcı sistemler yerine, destekleyici ve motive edici modellerin uygulanması gerekiyor.
Psikolojik destek, bu süreçte en kritik unsurlardan biri. Sağlık kurumlarında düzenli terapi, danışmanlık ve stres yönetimi eğitimlerinin yaygınlaştırılması, çalışanların ruhsal dayanıklılığını artırabilir. Bunun yanında, sağlık çalışanlarına yönelik pozitif iletişim kampanyaları düzenlenmeli, toplumun gözünde hak ettikleri saygı ve değeri yeniden kazanmaları sağlanmalıdır.
Son olarak, ekonomik iyileştirme olmadan hiçbir reform kalıcı olmaz. Sağlık çalışanlarının maaşları yaşam koşullarına göre yeniden düzenlenmeli, özlük hakları güçlendirilmeli ve uzun vadeli istihdam güvencesi sağlanmalıdır. Çünkü bir sistem, en değerli parçası olan insan kaynağını koruyamadığı sürece ayakta kalamaz.
Sessiz Bir Salgınla Yüzleşmek
Pandemi bitti ama sağlık çalışanlarının yaşadığı tükenmişlik hâlâ devam ediyor. Bu sessiz salgın, görünür hale getirilmedikçe derinleşmeye devam edecek. Türkiye’nin güçlü bir sağlık sistemine sahip olması, yalnızca hastane binalarının modernliğiyle değil, içinde çalışan insanların huzuruyla mümkündür. personel sağlık alanında atılacak her iyileştirici adım, doğrudan toplum sağlığına yansıyacaktır.
Artık zamanı geldi; sağlık çalışanlarının ruhsal iyiliği, ulusal sağlık politikasının merkezine alınmalıdır. Çünkü toplumun sağlığı, onları ayakta tutan ellerin gücüyle mümkündür.
Yoruma kapalı.